ÇİRKİN ŞANSI
Çirkin bir kızım ben…Bunu başkalarından duymama gerek yok.Biliyorum.Çoktandır farkındayım.Ama önemsemiyorum.Ne bu kemerli burnum,ne çıkık çenem,ne küçüklü büyüklü dişlerim,ne ince dudaklarım ve ne de renksiz bakışlarım üzüyor beni.Annemin zaman zaman dediği gibi; insanda çirkin şansı olsun.Sahiden şanslı bir insanım ben.Çünkü gerçek güzellik insanın içindedir ve işte içimdeki güzelliği fark edip benimle birlikte olan bir sevgilim bile var.Hem öyle yakışıklı,öyle temiz ve kibar ki, anlatamam.Sabahları istemeye istemeye makyaj yaparken aynada görmezden gelemediğim çirkinliğimi,O umursamıyor bile.Giyimime fazla önem vermem.Paspal yahut zevksiz değilim.Ancak çirkinliğimin verdiği duyarsızlıkla öyle cıvıl cıvıl,rengarenk elbiseler giyemiyorum.Genelde basit bir gömlek,fanila,hırkalar ve spor ayakkabı giyiyorum.Saçlarımı da şöyle bir topladıysam yeter.Bir avukatın yanında çalışıyorum.Bütün gün büronun rutin işlerine,arada bir çalan telefona ya da gelen müşterilere bakıyorum.Avukat bey çoğunlukla dışarıda oluyor.Büronun ufak temizliğinin ardından gazeteleri okuyarak vakit geçiriyorum.Karşı dairede ufak bir muayenehane çalışıyor.Karı koca iki diş hekimi birlikte çalışıyorlar.Onların sekreterya işlerine bakan arkadaşım eğer vakti olursa yanıma geliyor,birlikte çay içip sohbet ediyoruz.Akşama doğru sevgilim arar.Çok naziktir.Her aradığında önce müsait olup olmadığımı sorar.Haftada birkaç akşam buluşup birlikte yemek yer ve hayaller kurarız.Çok paramız yok ama hayaller bedava…Birlikte dünya turuna çıkar,sahillerde tatiller yapar,evimizin bahçesinde mangal partileri veririz.Evdekiler sevgilimden haberdarlar.Yine de eve fazla geç kalamam.Sevgilim beni minibüs duraklarına kadar getirir.Ben minibüse bininceye kadar bekler.Sonra ben eve doğru giderken, O da geç kalmadan evine döner.Evlilik konusunda emin değiliz.Aramızda geçen birkaç kısa konuşmadan sonra bir süredir bu konuyu hiç açmadık.Belki birbirini seven ve anlaşan çiftler için evliliği konuşmak çok güzeldir.Ancak ben evliliğe hazır olup olmadığımı,O’nun eşi olup olamayacağımı tam olarak kestiremiyorum.Hayatımdaki ilk erkek…Eğer orta okuldaki çocukluk aşkımı saymazsam,el ele tutuşup yürüdüğüm,uzanıp yanağından öptüğüm ilk erkek.Fakat evlilik beni korkutuyor.Bana olan aşkını,sevgisini ve özlemini kaybetmekten korkuyorum.Bunu anlıyor olmalı ki;bir süredir üzerime gelmiyor.Bunu beni kırmamak için yaptığını anlamak dünyalara bedel.Tam bir çiçek uzmanıdır.Her defasında bu kadar taze çiçekleri nereden bulduğunu sorduğumda,türlerine,renklerine ya da çiçekçinin zevkine kalmış buketlere değil,sadece kokularına baktığını söylemişti.Gerçekten de aldığı çiçekler hep güzel kokar.Bazen televizyonda ya da gazetelerin magazin ilavelerinde gördüğüm mankenlere,fotomodellere özenirim.O küçücük burunları,incecik yay gibi kaşları,pembe ve dolgun dudakları keşke bende olsaydı…Keşke benim de biraz daha iri göğüslerim,ince bir belim ve uzun bacaklarım olsaydı.Belki o zaman ben de kuaförden çıkarken mutlu olurdum.Belki o zaman bir mağaza elbise seçerken,soyunma kabininde deneyip çıkardığım daha çok elbise olurdu.Oysa ne zaman kuaföre gitsem,çocuk her zaman ki gibi uçlarındanbiraz kısaltıp bir fön çeker ve ben girdiğim gibi çıkarım.Mağazada kıyafet alışverişim ise en fazla on dakika sürer ve bunun birkaç dakikası zaten kasadaki ödeme sırasıdır.Çirkin kadın yoktur,kendine bakmayan kadın vardır derler ya,hiç anlamam.Çünkü bence çirkin bir vücudu kıyafetlerle,boyalarla güzel göstermeye uğraşmak komik oluyor.Sevgilime bunu bir keresinde sormuştum ve çok güzel bir cevap vermişti.Benim için güzel kadın yoktur sen varsın, demişti ve dünyalar benim olmuştu.Her kadın gibi ben de neden sevdiğimi ve sevildiğimi düşünürüm.Seviyorum;çünkü bu adam beni sevmesinin yanında kibar,duygulu ve anlayışlı bir sevgili..Beni seviyor;çünkü O’nu sevmemin yanında güveniyorum,dinliyorum ve önemsiyorum.Geçenlerde annem bir akşam bize gelsin,tanışalım dedi.Anneme, tamam söylerim demiştim ama korktum,sevgilime söyleyemedim.Belki kırılır diye düşündüm.Sanki bir güvensizlik varmış gibi annemler seninle tanışmak istiyorlar diyemedim…Fakat tuhaftır;o akşam bir simitçide oturup sohbet ederken kendisi bunu bana önerdi.Artık babanlarla tanışıp ellerini öpme zamanım gelmedi mi, diye sordu.Dondum kaldım.Dur bakalım, daha erken diyebildim.Ne saçma bir laf,değil mi?Ama hiç bozmadı,üstelemedi.Sabah çalar saatle uyandım.Gece ev buz gibi olmuştu.Pencereden baktım, kar yağıyordu.Kapıcı kaloriferleri daha yeni yakıyor olmalıydı.Mutfağa geçip çayın suyunu koydum.Annem uyandı.O kahvaltıyı hazırlarken ben banyoya girdim.Elimi yüzümü yıkadım.Yine ayna,yine aynadaki yüzüm.Çirkin yüzüm.İçimden geçti,tartıya çıktım…Kilo almışım.Akşamları televizyon karşısında tıkınmanın sonucuydu.Kahvaltı yapmadım.Üstümü kalın kalın giyinip çıktım.Büroya ulaştığımda avukat bey çoktan hazırlanmış,kabanını ve çantasını almış,çıkıyordu.Elimde ki poğaçaların hepsi yine bana kaldı derken telefon çaldı.Arayan bir müşteriydi.Avukat beyi sordu.Çıktığını söyleyince kapattı.Taze bir çayla masama geçtim.Gazeteleri önüme açtım.Bir gazeteyi ilk okuyan olmak gibi yoktur.Böyle tuhaf bir takıntım var.Eğer gazete daha önce okunup yer yer kırışmışsa, sanki haberler,fotoğraflar aynı değilmiş gibi geliyor,keyif alamıyorum.Yine manken fotoğraflarına takıldım kaldım.Aslında çirkinlik de topallık ya da sağırlık gibi bir özürlülük hali sayılmalı…Çünkü çirkin olup hele bir de kadınsanız hayatınızbir kabus olabiliyor.Tamamen başka bir yaşamı kabullenmek zorunda kalabiliyorsunuz.Mesela okulda çok çalışkan bir öğrenci olmama rağmen,öğretmenin sorduklarını ezbere bilsem de kalkıp söyleyemeyen bir kızdım.Veya bir kına gecesi ya da düğün gibi kalabalık ortamlarda çok sıkılır,utanırım.Sanki herkes bana bakıyormuş gibi gelir.Kalın boynumu boğazlı kazakla gizlerim.Kaba elmacık kemiklerim belli olmasın diye saçlarımı çoğu zaman toplamam.Ama annem diyor ya; insanda çirkin şansı olsun.Belki kuğu kadar zarif bir kız olsaydım,böyle bir sevgilim olmayacaktı.Poğaçamı bitirip çayımı tazelerken telefon çaldı.Sevgilimdi…Zaten ne zaman aklımdan geçirsem arardı.Kısa bir günaydın,kolay gelsin faslından sonra sesindeki donukluk dikkatimi çekti.Ne olduğunu sordum.Bir şey yok,dedi.Ama bir şeyi vardı.Neyi var diye uzatamadım çünkü seni sonra ararım diyerek kapattı.Allah Allah…Aklıma kuşkular düşmeye başladı.Acaba bir şeye mi kızmıştı?Acaba iş yerinde mi bir sorun vardı?Fakat O’nu tanıyordum.Kızdığında ya da bir sorun olduğunda hemen anlatırdı.Belki ilk kez böyle donuk konuşmuştuk.Ve ilk defa telefonu benim kapatmamı beklemeden kapatmıştı.Öğlene doğru dayanamadım.Aradım.Uzun uzun çaldı ama açmadı.Bu kez kızmıştım.Ve kuşkularım kadınsı bir hal almıştı…Yoksa biri mi vardı?Yok canım,benim sevgilim öyle biri değildi..Kim bilir;belki önemsiz bir şeydi ve ben büyütüyordum.Ama yinede telefonu açmamasına kızmıştım.Lavabodan çıkarken aynada kendime baktım.Çenemde bir sivilce çıkmak üzereydi.Birazcık oynadım.Zonklamaya başladı.Canım iyice sıkıldı.Bu adam beni aldatıyorsa haklıdır dedim.Erkekler ne kadar ruh güzelliği önemlidir deseler de manken gibi bir kıza içindeki Şeytan da olsahangisi hayır diyebilir?Belki de güzel bir çıkmıştır karşısına.Ya esmer bir bomba ya da sarışın bir afet..Efilefil etekler giyen,küçücük elli, ayaklı bir kız çıkmıştır belki.Kapı çaldı.Çenemi elimle ova ova kapıyı açtım.O da ne! Sevgilim gelmişti.Elinde koca bir demet çiçek ve çok sevdiğimi bildiği kağıt helva ile gelmiş, kapıda duruyordu.Yine de kendimi hemen koyuvermedim.Naz yapacağım ya;içeri geçip oturduktan sonra sesimi kızar gibi yaparak;· Niye aramadın bu saate kadar?Zavallı,ezildi,büzüldü.Özür diledi.Bu büroya ikinci gelişiydi.Zaten ilkinde birlikte gelmiştik.O gün avukat bey şehir dışındaydı.Biz sabahtan buluşup kol kola girmiş,güzel bir yürüyüşle büroya kadar gelmiştik.İyi dedim,unutmamışsın adresi…Seninle yürüdüğüm bir yolu unutur muyum hiç,dedi.Bir durgunluk vardı.Bunu oturuşundan anladım.Huzursuz gibiydi.Mutfakta kahve hazırlarken düşündüm.Aklım zonklayan sivilcemde,aklım sevgilimdeydi.Fincanlarla döndüğümde bıraktığım şekilde oturuyordu.Suskundu.Getirdiği çiçekler ve poşetteki kağıt helvalar masanın üzerindeydi.Kahvelerimizden birer yudum alıp gayet yumuşak bir sesle sordum.· Neyin var sevgilim?Derin bir iç çekti.Bir arkadaşımdan duymuştum.Erkeklere böyle sorular sorarken bir anne edasıyla sormak lazımmış…Ben de bir anne sesiyle sordum.· Neyin var hayatım?Arkasına yaslanıp dilinin altındaki baklayı çıkardı…Meğer sabah doktoruna gitmiş.Haftalardır bu muayeneyi bekliyordu, o an hatırladım ve unuttuğum için utandım.Ve yapılan son muayene sonucu, beklediği gibi çıkmamış.Çocukken geçirdiği ateşli bir hastalık yüzünden kaybettiği gözlerine tekrar ışık gelmesi mümkün değilmiş.· Hiçbir zaman seni göremeyeceğim sevgilim, diyerek başını önüne eğdi.Ne diyeceğimi bilemedim.Poşetten bir kağıt helva alıp ikiye böldüm.Yarısını eline tutuşturup, diğer yarısını yemeye başladım.Gözlerim dolmuştu.Bir yandan üzülme aşkım diyor,bir yandan elindeki helvayı isteksizce ısırdıkça üstüne dökülen kırıntılara ve bacağının arasına sıkıştırdığı beyaz bastonuna bakıyordum.
Çirkin bir kızım ben…Bunu başkalarından duymama gerek yok.Biliyorum.Çoktandır farkındayım.Ama önemsemiyorum.Ne bu kemerli burnum,ne çıkık çenem,ne küçüklü büyüklü dişlerim,ne ince dudaklarım ve ne de renksiz bakışlarım üzüyor beni.Annemin zaman zaman dediği gibi; insanda çirkin şansı olsun.Sahiden şanslı bir insanım ben.Çünkü gerçek güzellik insanın içindedir ve işte içimdeki güzelliği fark edip benimle birlikte olan bir sevgilim bile var.Hem öyle yakışıklı,öyle temiz ve kibar ki, anlatamam.Sabahları istemeye istemeye makyaj yaparken aynada görmezden gelemediğim çirkinliğimi,O umursamıyor bile.Giyimime fazla önem vermem.Paspal yahut zevksiz değilim.Ancak çirkinliğimin verdiği duyarsızlıkla öyle cıvıl cıvıl,rengarenk elbiseler giyemiyorum.Genelde basit bir gömlek,fanila,hırkalar ve spor ayakkabı giyiyorum.Saçlarımı da şöyle bir topladıysam yeter.Bir avukatın yanında çalışıyorum.Bütün gün büronun rutin işlerine,arada bir çalan telefona ya da gelen müşterilere bakıyorum.Avukat bey çoğunlukla dışarıda oluyor.Büronun ufak temizliğinin ardından gazeteleri okuyarak vakit geçiriyorum.Karşı dairede ufak bir muayenehane çalışıyor.Karı koca iki diş hekimi birlikte çalışıyorlar.Onların sekreterya işlerine bakan arkadaşım eğer vakti olursa yanıma geliyor,birlikte çay içip sohbet ediyoruz.Akşama doğru sevgilim arar.Çok naziktir.Her aradığında önce müsait olup olmadığımı sorar.Haftada birkaç akşam buluşup birlikte yemek yer ve hayaller kurarız.Çok paramız yok ama hayaller bedava…Birlikte dünya turuna çıkar,sahillerde tatiller yapar,evimizin bahçesinde mangal partileri veririz.Evdekiler sevgilimden haberdarlar.Yine de eve fazla geç kalamam.Sevgilim beni minibüs duraklarına kadar getirir.Ben minibüse bininceye kadar bekler.Sonra ben eve doğru giderken, O da geç kalmadan evine döner.Evlilik konusunda emin değiliz.Aramızda geçen birkaç kısa konuşmadan sonra bir süredir bu konuyu hiç açmadık.Belki birbirini seven ve anlaşan çiftler için evliliği konuşmak çok güzeldir.Ancak ben evliliğe hazır olup olmadığımı,O’nun eşi olup olamayacağımı tam olarak kestiremiyorum.Hayatımdaki ilk erkek…Eğer orta okuldaki çocukluk aşkımı saymazsam,el ele tutuşup yürüdüğüm,uzanıp yanağından öptüğüm ilk erkek.Fakat evlilik beni korkutuyor.Bana olan aşkını,sevgisini ve özlemini kaybetmekten korkuyorum.Bunu anlıyor olmalı ki;bir süredir üzerime gelmiyor.Bunu beni kırmamak için yaptığını anlamak dünyalara bedel.Tam bir çiçek uzmanıdır.Her defasında bu kadar taze çiçekleri nereden bulduğunu sorduğumda,türlerine,renklerine ya da çiçekçinin zevkine kalmış buketlere değil,sadece kokularına baktığını söylemişti.Gerçekten de aldığı çiçekler hep güzel kokar.Bazen televizyonda ya da gazetelerin magazin ilavelerinde gördüğüm mankenlere,fotomodellere özenirim.O küçücük burunları,incecik yay gibi kaşları,pembe ve dolgun dudakları keşke bende olsaydı…Keşke benim de biraz daha iri göğüslerim,ince bir belim ve uzun bacaklarım olsaydı.Belki o zaman ben de kuaförden çıkarken mutlu olurdum.Belki o zaman bir mağaza elbise seçerken,soyunma kabininde deneyip çıkardığım daha çok elbise olurdu.Oysa ne zaman kuaföre gitsem,çocuk her zaman ki gibi uçlarındanbiraz kısaltıp bir fön çeker ve ben girdiğim gibi çıkarım.Mağazada kıyafet alışverişim ise en fazla on dakika sürer ve bunun birkaç dakikası zaten kasadaki ödeme sırasıdır.Çirkin kadın yoktur,kendine bakmayan kadın vardır derler ya,hiç anlamam.Çünkü bence çirkin bir vücudu kıyafetlerle,boyalarla güzel göstermeye uğraşmak komik oluyor.Sevgilime bunu bir keresinde sormuştum ve çok güzel bir cevap vermişti.Benim için güzel kadın yoktur sen varsın, demişti ve dünyalar benim olmuştu.Her kadın gibi ben de neden sevdiğimi ve sevildiğimi düşünürüm.Seviyorum;çünkü bu adam beni sevmesinin yanında kibar,duygulu ve anlayışlı bir sevgili..Beni seviyor;çünkü O’nu sevmemin yanında güveniyorum,dinliyorum ve önemsiyorum.Geçenlerde annem bir akşam bize gelsin,tanışalım dedi.Anneme, tamam söylerim demiştim ama korktum,sevgilime söyleyemedim.Belki kırılır diye düşündüm.Sanki bir güvensizlik varmış gibi annemler seninle tanışmak istiyorlar diyemedim…Fakat tuhaftır;o akşam bir simitçide oturup sohbet ederken kendisi bunu bana önerdi.Artık babanlarla tanışıp ellerini öpme zamanım gelmedi mi, diye sordu.Dondum kaldım.Dur bakalım, daha erken diyebildim.Ne saçma bir laf,değil mi?Ama hiç bozmadı,üstelemedi.Sabah çalar saatle uyandım.Gece ev buz gibi olmuştu.Pencereden baktım, kar yağıyordu.Kapıcı kaloriferleri daha yeni yakıyor olmalıydı.Mutfağa geçip çayın suyunu koydum.Annem uyandı.O kahvaltıyı hazırlarken ben banyoya girdim.Elimi yüzümü yıkadım.Yine ayna,yine aynadaki yüzüm.Çirkin yüzüm.İçimden geçti,tartıya çıktım…Kilo almışım.Akşamları televizyon karşısında tıkınmanın sonucuydu.Kahvaltı yapmadım.Üstümü kalın kalın giyinip çıktım.Büroya ulaştığımda avukat bey çoktan hazırlanmış,kabanını ve çantasını almış,çıkıyordu.Elimde ki poğaçaların hepsi yine bana kaldı derken telefon çaldı.Arayan bir müşteriydi.Avukat beyi sordu.Çıktığını söyleyince kapattı.Taze bir çayla masama geçtim.Gazeteleri önüme açtım.Bir gazeteyi ilk okuyan olmak gibi yoktur.Böyle tuhaf bir takıntım var.Eğer gazete daha önce okunup yer yer kırışmışsa, sanki haberler,fotoğraflar aynı değilmiş gibi geliyor,keyif alamıyorum.Yine manken fotoğraflarına takıldım kaldım.Aslında çirkinlik de topallık ya da sağırlık gibi bir özürlülük hali sayılmalı…Çünkü çirkin olup hele bir de kadınsanız hayatınızbir kabus olabiliyor.Tamamen başka bir yaşamı kabullenmek zorunda kalabiliyorsunuz.Mesela okulda çok çalışkan bir öğrenci olmama rağmen,öğretmenin sorduklarını ezbere bilsem de kalkıp söyleyemeyen bir kızdım.Veya bir kına gecesi ya da düğün gibi kalabalık ortamlarda çok sıkılır,utanırım.Sanki herkes bana bakıyormuş gibi gelir.Kalın boynumu boğazlı kazakla gizlerim.Kaba elmacık kemiklerim belli olmasın diye saçlarımı çoğu zaman toplamam.Ama annem diyor ya; insanda çirkin şansı olsun.Belki kuğu kadar zarif bir kız olsaydım,böyle bir sevgilim olmayacaktı.Poğaçamı bitirip çayımı tazelerken telefon çaldı.Sevgilimdi…Zaten ne zaman aklımdan geçirsem arardı.Kısa bir günaydın,kolay gelsin faslından sonra sesindeki donukluk dikkatimi çekti.Ne olduğunu sordum.Bir şey yok,dedi.Ama bir şeyi vardı.Neyi var diye uzatamadım çünkü seni sonra ararım diyerek kapattı.Allah Allah…Aklıma kuşkular düşmeye başladı.Acaba bir şeye mi kızmıştı?Acaba iş yerinde mi bir sorun vardı?Fakat O’nu tanıyordum.Kızdığında ya da bir sorun olduğunda hemen anlatırdı.Belki ilk kez böyle donuk konuşmuştuk.Ve ilk defa telefonu benim kapatmamı beklemeden kapatmıştı.Öğlene doğru dayanamadım.Aradım.Uzun uzun çaldı ama açmadı.Bu kez kızmıştım.Ve kuşkularım kadınsı bir hal almıştı…Yoksa biri mi vardı?Yok canım,benim sevgilim öyle biri değildi..Kim bilir;belki önemsiz bir şeydi ve ben büyütüyordum.Ama yinede telefonu açmamasına kızmıştım.Lavabodan çıkarken aynada kendime baktım.Çenemde bir sivilce çıkmak üzereydi.Birazcık oynadım.Zonklamaya başladı.Canım iyice sıkıldı.Bu adam beni aldatıyorsa haklıdır dedim.Erkekler ne kadar ruh güzelliği önemlidir deseler de manken gibi bir kıza içindeki Şeytan da olsahangisi hayır diyebilir?Belki de güzel bir çıkmıştır karşısına.Ya esmer bir bomba ya da sarışın bir afet..Efilefil etekler giyen,küçücük elli, ayaklı bir kız çıkmıştır belki.Kapı çaldı.Çenemi elimle ova ova kapıyı açtım.O da ne! Sevgilim gelmişti.Elinde koca bir demet çiçek ve çok sevdiğimi bildiği kağıt helva ile gelmiş, kapıda duruyordu.Yine de kendimi hemen koyuvermedim.Naz yapacağım ya;içeri geçip oturduktan sonra sesimi kızar gibi yaparak;· Niye aramadın bu saate kadar?Zavallı,ezildi,büzüldü.Özür diledi.Bu büroya ikinci gelişiydi.Zaten ilkinde birlikte gelmiştik.O gün avukat bey şehir dışındaydı.Biz sabahtan buluşup kol kola girmiş,güzel bir yürüyüşle büroya kadar gelmiştik.İyi dedim,unutmamışsın adresi…Seninle yürüdüğüm bir yolu unutur muyum hiç,dedi.Bir durgunluk vardı.Bunu oturuşundan anladım.Huzursuz gibiydi.Mutfakta kahve hazırlarken düşündüm.Aklım zonklayan sivilcemde,aklım sevgilimdeydi.Fincanlarla döndüğümde bıraktığım şekilde oturuyordu.Suskundu.Getirdiği çiçekler ve poşetteki kağıt helvalar masanın üzerindeydi.Kahvelerimizden birer yudum alıp gayet yumuşak bir sesle sordum.· Neyin var sevgilim?Derin bir iç çekti.Bir arkadaşımdan duymuştum.Erkeklere böyle sorular sorarken bir anne edasıyla sormak lazımmış…Ben de bir anne sesiyle sordum.· Neyin var hayatım?Arkasına yaslanıp dilinin altındaki baklayı çıkardı…Meğer sabah doktoruna gitmiş.Haftalardır bu muayeneyi bekliyordu, o an hatırladım ve unuttuğum için utandım.Ve yapılan son muayene sonucu, beklediği gibi çıkmamış.Çocukken geçirdiği ateşli bir hastalık yüzünden kaybettiği gözlerine tekrar ışık gelmesi mümkün değilmiş.· Hiçbir zaman seni göremeyeceğim sevgilim, diyerek başını önüne eğdi.Ne diyeceğimi bilemedim.Poşetten bir kağıt helva alıp ikiye böldüm.Yarısını eline tutuşturup, diğer yarısını yemeye başladım.Gözlerim dolmuştu.Bir yandan üzülme aşkım diyor,bir yandan elindeki helvayı isteksizce ısırdıkça üstüne dökülen kırıntılara ve bacağının arasına sıkıştırdığı beyaz bastonuna bakıyordum.