MURAT SERDAR ARSLANTÜRK

ne hint'sin ne de mısır'lı... ama ramayana'yı yazdıran, yine de sensin. çünkü aynı atar kalpleri birbirine aşık iki türk'ün de, hint'in de, arap'ında...”

Kalemlerle kağıtların aşkına, aşkın kelimelerle savaşına geldiniz.

hoşgeldiniz...

Join the forum, it's quick and easy

MURAT SERDAR ARSLANTÜRK

ne hint'sin ne de mısır'lı... ama ramayana'yı yazdıran, yine de sensin. çünkü aynı atar kalpleri birbirine aşık iki türk'ün de, hint'in de, arap'ında...”

Kalemlerle kağıtların aşkına, aşkın kelimelerle savaşına geldiniz.

hoşgeldiniz...

MURAT SERDAR ARSLANTÜRK

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
MURAT SERDAR ARSLANTÜRK

Yazar-Şair Murat Serdar Okurları Paylaşım Ortamı


2 posters

    Yüzük

    avatar
    feraygulser


    Mesaj Sayısı : 4
    Kayıt tarihi : 08/12/09

    Yüzük Empty Yüzük

    Mesaj  feraygulser Salı Ara. 08, 2009 11:18 pm

    Hediyemin ne olduğunun değil, nasıl verdiğimin önemli olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden, evde ya da bir restoranda otururken çıkarıp, al sevgilim, sana layık değil ama gibi basmakalıp cümlelerle vermek istemiyordum. Bir kaç çingene çocuk tutup, onlar etrafımızda çigan çalarlarken, cebimden avuç avuç gül yaprakları savurup, yüzüğü sevgilimin parmağına takmayı düşündüm. Ya da bembeyaz bir güvercin satın aldıktan sonra, ayağına bağladığım yüzüğü çıkartıp güvercini havaya salarak özgürlüğüne bırakırken, yüzüğü sevgilimin parmağına takıp öpüşmeyi düşündüm.

    İlk denemem, iş yerimden bir saat erken çıkıp O gelmeden eve giderek, yastığının içine saklamak olmuştu. Oturma odasında televizyon izlerken,dış kapı açıldı. Hemen televizyonu kapatıp kravatımı düzelttim. Odadan hole çıktım. Beni görünce şaşırdı.
    -Erken mi geldin?
    -Evet hayatım.Biraz erken çıktım.
    Yemek yedik. Yorgundu. Çay koymadık. Yatak odasına gidip, ertesi gün giyeceği elbiseleri hazırladı. Pijamalarını giydi. Yanıma geldi. Koltuğa uzanıp başını kucağıma koydu. Ömrümün sonuna kadar yapsam da bıkmayacağım şeyi yapmaya, saçlarıyla oynamaya başladım. Uzun,sarı saçları…Her bir teli arkadaşım, her bir tutamı sevgilim… Ben, kadınının saç fırçasına bile aşık olanlardandım. Ağır ağır kapandı gözleri. Biraz uyukladı. Az sonra, O’nu yavaşça kucağıma alarak kalktım. Yatak odasına geçtik. O'nu usulca yatağa bıraktım. Üstünü örttüm. Gömleğimi, pantolonumu çıkarıp yanına uzandım. Mışıl mışıl uyuyordu. Bazen gecenin bir yarısı kalkıp, sigara içmek adeti vardı. Ama umarım bu sefer sabaha kadar uyanmaz, uyandıktan sonra yatağını toplarken yastığını kabarttığı sıra sürprizimi fark eder ve sabah, en güzel sabahlarımızdan biri olur diye düşünerek gözlerimi kapattım.
    Çalar saatin ziliyle uyandım. Gözlerimi açtım. Doğruldum. Sevgilim banyodaydı. Kalkıp mutfağa geçtim. Çayımızı koydum. Geri gelip banyo kapısının önünde durdum. Kapıyı tıkladım. Duymadı. Mutfağa döndüm. Bir sandalye çekip oturdum. Çayın suyu kaynarken banyodan çıktı.
    Tıraşımı olduktan sonra banyomu alırken, kulağım içerideydi. Her an: ‘Aşkım’ diye bir nida bekliyordum. Yatağı toplarken sürprizimi fark edecek, koşarak banyoya gelecekti. Birden banyonun kapısı açıldı.
    -Hayatım?
    Duş perdesini çekip baktım.
    -Ben çıkıyorum.
    -Daha çok erken?
    -Bir müşterim erken gelecekti,geç kalmayayım.
    -Tamam o zaman hayatım.
    -Akşama görüşürüz.
    Banyodan çıkıp yarı ıslak halde yatak odasına gittiğimde, yatağı öylece bıraktığını gördüm. Şans… Yatağı toplayıp, yastığa sakladığım yüzüğü aldım.

    II

    Hafta sonu sinemaya gidelim demiştik. Romantik filmleri seviyorduk. Bol Oscar’lı Titanik’i izlemeye karar verdik. Hafta sonu Cumartesi günü, saat iki çeyrek matinesi için biletlerimizi aldım. Salona geçip koltuklarımıza kurulduk. Film başladı… Güzel bir filmdi. En çok hoşuma giden sahnesi; kızın nişanlısının çevirdiği bir oyun sonucu, oğlanın çalmadığı kolye yüzünden geminin altında bir yerlerde kelepçelenmesi ve kızın elinde hiçbir ispatı olmadığı halde, koşa koşa gidip oğlanı kurtarma sahnesiydi. Oğlan kıza, çalmadığını nasıl anladığını sorduğunda, kızın başından beri bildiğini söyleyerek verdiği cevap muhteşemdi… Karşılıksız güven bu olsa gerekti.
    Film arası oldu. Çıkıp birer kahve içtik. Gonk çalınca, sevgilime salona girmesini ve hemen geleceğimi söyledim. O salona girerken, sinema kantininden iki koca kutu patlamış mısır ve kola aldım… Cebimden çıkardığım yüzüğü , O’na vereceğim mısır kutusunun içine attım. Kutuyu şöyle bir salladım. Sonra unutmayayım diye, O’nunkini sağ elime, kendiminkini sol elime alıp salona girdim. Film başlamıştı. Yerime oturdum. O’nun mısırını verdim. Güldü. Çocuk gibi sevindi. Böyle lüzumsuz yiyeceklere, abur cubura bayılırdı.
    Yediği her mısır tanesinde tetikteydim. Her an eline patlamış birkaç mısır yerine, yüzüğü gelebilirdi. Dakikalar ilerledikçe heyecanlanıyordum. Gemi su aldı. İkiye bölündü,battı… Herkes sulara gömüldü. Neler neler oldu ama benim sevgilim bir yüzüğü bulamadı. Karanlıkta bir baktım, mısır yemeyi bırakmıştı. Kulağına eğildim.
    -Niye yemiyorsun, diye fısıldadım.
    -Midem bulandı,yemeyeceğim, diyerek kutuyu kucağıma koydu.
    Israr edemedim. Bir mısır için ille de ye diyemezdim ki… Üstelik sevgilimin midesi bulanacağına, mide kanseri olmayı veya hayatımdaki bütün sürprizleri yapamamayı tercih ederdim. Çaresiz, elimi kutuya daldırıp biraz da yağlanmış olan yüzüğü çıkardıktan sonra, O’na belli etmeden cebime koydum.

    III

    Daha dikkatli bir plan yapmam gerektiğine karar verdim. Bir iki gün düşündüm. Ara sıra yüzüğü çıkarıp baktım. Tam O’nun istediği gibi bir tek taştı…Hem kibar, hem gösterişliydi. Tıpkı biz gibi, tıpkı ikimiz gibi yekti, bir taneydi. Aklıma yeni bir fikir geldi. Öğleden sonra çıkıp kent merkezinde dolaştım. Mum satan yerlerden, mumu nereden temin ettiklerini sordum. Kentin sanayi bölgesinde bir adres öğrendim. Taksiye atladığım gibi verilen adrese gittim. Taksiciye beklemesini söyleyerek indim. Düz ayak bir imalathaneydi. İçeri girdim. Birkaç işçi çalışıyordu. Ustabaşını buldum.
    Yüzüğü cebimden çıkarıp gösterirken, planımı anlattım. Adam gülümseyerek yapabileceğini fakat biraz zaman alacağını söyleyince, kapıdan uzanıp taksiciyi çağırdım. Bize birer bardak çay getirdiler. Taksici ile ayaküstü çayımızı içip sohbet ederken, usta tezgahına geçmiş, çalışıyordu. On-onbeş dakika sonra, kağıda sardığı mumu getirdi. Aldım. Henüz ılıktı, tam donmamıştı. Yavaşça kağıdı aralayıp baktım. Avuç kadar sarı bir papatya mumun içerisine, yüzüğü saklamıştık. Şekli bozulmasın diye dikkatle sardım. Ustaya ücretini ödeyip teşekkür ederek çıktım. Taksiye binip işyerime döndüm.
    Akşam eve giderken biraz öte beri ve bir şişe şarap aldım. Evde sevgilimle güzel bir sofra hazırladık. Böyle özel yemekler için, ille de bir sebebimiz olmasına gerek yoktu. Baş başa yemek yiyerek biraz sarhoş olmak, zaten özeldi. Bizim birlikte geçen her anımız, birlikte geçtiği için bize özeldi.
    Her şeyi hazır ettikten sonra, masanın tam ortasına mumu koyup yaktım. Kadehlerimizi doldurdum. Sevgilim yemekleri servis yaptı. Mum yavaş yavaş eridikçe heyecanlanıyordum. İlk kadehlerimizi bitirdiğimizde, mum epeyce erimişti. Tahminime göre, yarım saat içinde yüzük ortaya çıkacaktı. Şişeye uzanıp ikinci kadehlerimizi dolduracakken, sevgilim masadan kalktı. Dolaşıp yanıma geldi. Kollarını boynuma doladı. Bakışları çok fenaydı. Öpüşmeye başladık. Sonra gömleğimin yakasından hafifçe çekerek beni ayağa kaldırdı. Beline sarıldım. Olduğumuz yerde biraz dans ettik. Masaya doğru eğildi. Püf!!! Mumu söndürdü. Yanağıma eğilip fısıldadı.
    -Haydi odamıza gidelim…
    Sabah O işe gittikten sonra masayı topladım. Bıçakla uğraşa uğraşa yüzüğü mumdan çıkardım. Lavaboda iyice yıkadım. Diş fırçamla ova ova temizledim. Ve yine aynı yere, yani cebime koydum.

    buradan devam ediniz.
    avatar
    duygu


    Mesaj Sayısı : 2
    Kayıt tarihi : 10/12/09

    Yüzük Empty Geri: Yüzük

    Mesaj  duygu Perş. Ara. 10, 2009 9:06 am

    lol!
    Harikulade. Tebrik ederim.

      Forum Saati Perş. Kas. 21, 2024 8:30 am